o belde 360

O Belde Şiiri Ahmet Haşim

İlk olarak 1909’da “Şiir ve Tefekkür Mecmuası”nda yayınlanan şiir, şairin “Göl Saatleri” kitabının “Serbest Müstezat Nazımları” bölümünde yer almaktadır. O Belde, şairin iç dünyasını ve şiir anlayışını en iyi yansıtan şiirlerinden biridir. O Belde, Ahmet Haşim’in diğer şiirleri gibi liriktir. Bu şiirde, şairin gözlemleri, izlenimleri ve düşüncelerinden ziyade duygularına yer verilmiştir. Bu web sitesi, siz web sitesinde gezinirken deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bunlardan gerekli olarak sınıflandırılan çerezler, web sitesinin temel işlevlerinin çalışması için gerekli olduklarından tarayıcınızda saklanır. Ayrıca, bu web sitesini nasıl kullandığınızı analiz etmemize ve anlamamıza yardımcı olan üçüncü taraf çerezleri kullanıyoruz.

Beled Suresi’nin nuzülü

“Hayat mücadelesi” ifadesinin genel kabul görerek kullanılması da insanın dünya hayatının “mücadele” şeklinde özetlenebileceğini göstermektedir. Bu durum aynı zamanda insana mücadele gücü ve iradesi de kazandırmaktadır. Peygamber’in karşılaşacağı güç şartlara, müşriklerin ona uygulayacağı baskılara ve bunlara kendini hazırlaması gerektiğine de bir işaret olduğu anlaşılıyor. © Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. Başlangıçta şair, yanında bulunan bir kadınla akşam gün batımını seyrediyor. O Belde Şiiri ”Akşam Şairi” adıyla bilinen Ahmet Haşim tarafından yazılmıştır. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerden biri olan Ahmet Haşim, hayatı boyunca şiirin ”estetik bir değer” olduğunu savunmuş ve bu ilkeye göre şiirler kaleme almıştır. Benedetto Croce “edebî nevi yoktur, münferit ve yegâne eserler vardır. Dikkat edilirse bu kelimeler “O Belde”nin temlerini gösterir. Bu temler âdeta bir mıknatıs gibi kendi etraflarına, kendilerine benzer kelimeler çekmişler ve şiirin esas dokusu bu kelimelerle dokunmuştur. Şimdi bu kelimelerin dokunuş tarzını görelim ve başta sıfat tamlamalarını ele alalım. Hâşim bu şiirinde umumiyetle objektif isimleri tavsif ediyor.

En çok okunan şiirler

Mısraı âdeta şâirin daha sonra kaleme alacağı “Şi’r-i Kamer”lerin ruhunu özetler. Hâşim bu şiirlerinde çocukken annesiyle beraber çıktığı aylı ve yıldızlı çöl gecelerini ısrarla anlatır ve onlara karşı hasretini söyler. Sonraki kısım “O Belde” ile Hâşim’in çocukluk hâtıraları arasındaki münasebeti daha açık ortaya koyuyor. Bununla beraber, Hâşim’in “O Belde”yi yazarken Cenab’ın bu şiirlerinin tesiri altında kaldığı düşünülebilir. Hareketsiz yaşamın bel düzleşmesine yol açtığını belirten Op. Dr. Murat Sili, sağlıklı insan omurgasında bel kemiğinin karın içerisine doğru bir yay çizdiğini söyleyerek, “Bu yay kişinin yük taşıması ve esnemesi bakımından önemli bir yapıdır. Bu yapıya ‘bel çukuru ya da bel kavisi’ adı verilir. Bel düzleşmesi omurgadaki bu kavisin kaybedilmesi ve dolayısıyla beldeki hareket mekaniğinin bozulmasıyla ilgili bir hastalıktır. Bel düzleşmesinin en sık nedeni, omurganın arkasında bulunan bel kaslarının zayıflaması ve omurganın esnekliğini kaybetmesidir.

{

O Belde Şiir Tahlili

|}

Güzellik, hüzün, ay ışığı içinde dolaşma ve zayıflık; bu özellikleri biz Ahmet Haşim’in annesinde ve çocukluğunda tanıdığı kadınlarda da görüyoruz. Şairin hayal ettiği “o belde” ile çocukluğunda yaşadığı yerler arasında büyük benzerlikler vardır. Şair, çocukken yaşadığı yerleri hayalinde daha da güzelleştirerek “o belde” yapıyor. Yalnız Ahmet Hâşim’in bu temi işlerken gerek teferruat, gerek üslûp bakımından Fransız şâirinden de ayrı kaldığım işaret edelim. Cenab’ın bahis konusu şiirlerinde “uzaklara gitmek” temi yoktur; şâir, sadece yanında bulunan kadınla karşılarında bulunan hüzünlü manzarayı seyreder. Baudelaire’de “uzaklara gitmek” temi vardır. Yalnız yaptığı tasvire göre, gidilecek olan bu yer, Akdeniz’de muayyen bir yerdir.

O beldenin görünümünü anlatan dizelerle, o beldede yaşayanları anlatan dizeler. Şair, güzel bir ülkeden ayrılmış, bu dünyada mahkûm olarak yaşadığını söylüyor. Bu duygu şairin çocukluğundaki mutlu günlerine dönemeyeceği düşüncesinden kaynaklanıyor. Ancak bu şiirin uyakları olmadığı anlamına gelmez. Kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz. Belde kelimesi şehir, mesken, yöre ve diyar anlamına gelir. O Belde şiirinde ise hayali bir şehirden bahsedilmektedir. Web sitesinin düzgün çalışması için kesinlikle gerekli olan çerezlerdir. Bu çerezler, web sitesinin temel işlevlerini ve güvenlik özelliklerini anonim olarak sağlar.

Belde kamburluk lomber kifoz olarak da tanımlanır. Lomber kifoz önemli duruş bozukluklarına ve vücudun öne eğilmesine neden olan ciddi bir sağlık problemidir. Sagittal denge denilen vücudun ön – arka yük dağılımının ileri derecede bozulması ve öne eğik duruş durumudur. Bu son derece ağrılı ve rahatsız edici bir tablodur. Lomber düzleşmenin bir sonraki aşamasıdır” dedi. Uzun süre hareketsiz kalmak birçok probleme kapı aralıyor. Dr. Murat Sili, hareketsiz bir yaşamın bel düzleşmesine neden olabileceğini söylüyor.

Bizi müstakil bir bütün teşkil eden edebî metinleri tetkike sevk eden sebep budur. Metin tahlili her nevi edebî araştırmanın esasını teşkil eder. Yazarın hayat ve muhiti, eserini izah ettiği nisbette işe yarar. Fakat asla ön planda gelen bir araştırma konusu olamaz. Umumiyetle tarihçi bir zihniyet taşıyan XIX. Bu görüş, edebî eseri başlı başına bir estetik vâkıa değil de, sosyal hayatın herhangi bir tezahürü telâkki etmiş ve ona tarihî bir vesika değeri vermiştir. Bugün bu bakış tarzı terk edilmiş, edebî eser ve onun tetkiki ön planda gelen bir değer kazanmış bulunuyor. Afyonkarahisar’ın Düzağaç beldesinin belediyesinde çalışan bir memur, kaymakamlığa giderek belediye başkanı hakkında yolsuzluk ve zimmete para geçirdiği gerekçesi ile ihbarda bulundu. Afyonkarahisar’ın Düzağaç beldesindeki belediye başkanı hakkında yolsuzluk ve zimmete para geçirme iddiaları ortaya atıldı. Bir memur, başkanın kendisinden borç alıp maaşları ödediğini ve belediye kasasından zimmetine para geçirip sonra parayı geri koyduğunu öne sürdü. O Belde şiiri ilk olarak “Şiir ve Tefekkür Mecmuası”nda 1909 yılında yayımlanmıştır.

Bütün bu sıfat tamlamaları gösteriyor ki Haşim, “O Belde”de nesnel varlıkları sürekli silmeye, kaybetmeye, inceltmeye, uzaklaştırmaya çalışıyor. Diyerek bugünkü beşerin kabalığını anlatıyor. Kadının, doğanın ve sanatın bugünkü nesil tarafından anlaşılmaması ve anlamsız görülmesi, romantikler tarafından çok işlenmiş bir konudur. Ancak şair, bu durumu kendine göre ve kendi anlatımıyla yorumluyor. Reklam çerezleri, ziyaretçilere alakalı reklamlar ve pazarlama kampanyaları sağlamak için kullanılır. Bu çerezler, web parabahis genelinde ziyaretçileri izler ve özelleştirilmiş reklamlar sağlamak için bilgi toplar. Sitemiz en iyi hizmet için çerezler kullanmaktadır. Siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul ediyorsunuz. Mısraı ile insana râci “einfühlung”u en güzel şekilde anlatan Hâşim, yukarıdaki ifadesinde yeni bir his keşfediyor. “O Belde”de vezin gibi kafiye sistemi de çok değişiktir. Yalnız vezinde olduğu gibi kafiyede de mutlak bir serbestîye gidilmemiştir. Bazı kafiyeler gay-rimuayyen fasılalarla tekrarlanırlar.

“Sis” şâirinin bu konuda yazdıklarını herkes bilir. Belki de Hâşim, şiirin bu parçasını yazarken, Tevfik Fikret’in almış olduğu nefret edici tavrın tesiri altında kalmıştır. Başlangıçta şâir, yanında bulunan bir kadınla akşamı seyrediyor. Bu kadın ince ve tabiatı anlayan bir ruha sahiptir. Gözlerini akşamın renkleri ve hüzün bürümüştür. Kabaca bir tavsif ile yetinilirse, Hâşim’in olgunluk çağının ilk merhalesine lirik, ikinci merhalesine sembolik vasfını verebiliriz. Bunlarda teferruat, duyulmuş realiteyi kısmen değiştirilmiş bir tarzda aksettirir. Piyale’nin temsil ettiği ikinci merhalede ise, neye tekabül ettiği katiyetle söylenemeyen semboller ön planı işgal eder. “Merdiven”den sonra neşredilen “Bir Günün Sonunda Arzu” isimli şiirin anlaşılmazlığından dolayı uyandırdığı gürültü bu değişmeyi açık olarak gösterir. Diğer taraftan, bir sanatkârın eserleri başka bir sanatkârınkinden ayrı bir karakter taşıdığı gibi, aynı sanatkârın muhtelif eserleri de birbirinden ayrı çehreler arz eder.

Bu vaziyet, edebî eseri bilhassa üslûp bakımından incelemek lâzım geldiği fikrini de kuvvetlendirmiştir. Zira edebî eser, her şeyden önce umumî dilin hususi şekil almış bir terkibi olarak görünür. Başka bir tabir ile edebî eserde muhteva ile üslûp birbirinden ayrılmaz bir bütünlük arz eder. Tarihî ve sosyal görüş muhtevaya değer veriyordu. Bunları takiben felsefî ve psikolojik görüş de muhtevayı esas tuttu. Sanatkâr eserini yaratırken muhteva ile beraber ifadesine de hususi bir şekil verir. Edebî araştırmanın gayesi işte bu hususiliği meydana çıkarmaktır. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ahmet Haşim, O belde isimli şiirinde kafasında düşlediği topraklara olan özlemini dile getirmiştir. Sevdiği kadına da hayallerinde yer veren şair, düşlediği topraklarda birlikte yaşama isteğini dile getirmiştir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.