o belde 132

O belde şiiri Ahmet Haşim

Bunlar tıpkı bir musiki eserindeki leit-mo-tivler gibi bir an kaybolduktan sonra kendilerini yeniden hissettirirler.

Beled Suresi tefsiri

O belde kadınlarının ruhları tasvir edilirken şairin, kelimeleri kullanmadaki inceliği ve ustalığı doruk noktasına çıkıyor. Ahmet Haşim, bu şiirinde en çok “mavi”, “ince” ve “uzak” sıfatlarını kullanıyor. Son bölümde şair, dalmış olduğu hülyalar âleminden uyanarak tekrar gerçek dünyaya dönüyor. Kendini yeniden bu yerde sürgüne ve ayrılığa sonsuza dek mahkûm hissediyor. Şair, çocukluk günlerine dönemeyeceğini biliyor. Ancak mahkûmiyet duygusunun oluşmasında yaşadığı çevrede kendini yalnız ve yabancı hissetmesinin de payı büyüktür. Gibi ahenk açısından birbirine benzer yapıdaki kelime ve kelime gruplarının tekrarı, ayrıca “d”, “n”, “z”, “r” seslerinin şiir boyunca kullanılması, şiiri musiki yönünü güçlendiriliyor. Öz şiir adıyla da bilinen soyut şiir anlayışı 20. Bu akıma göre şiirin asıl amacı şairin hissettiklerini çeşitli imgelerle ve çağrışım yoluyla okurlara aktarmaktır. Soyut şiirin temsilcileri, gündelik meselelerden çok kendi iç dünyalarına yönelmiş, içerikten çok üsluba ve söz sanatlarına önem vermişlerdir. Bu şiir akımının temel özelliklerini yansıtan O Belde kimin eseridir? Şiirin türü ve konusu nedir detayları ile derledik.

Omurganın esnekliğini kaybetmesiyle birlikte omurganın duruşu değişir. Kasların zayıflamasıyla oluşan beldeki düzleşme, bazen kalıcı hale gelebilir” dedi. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com’a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Şiirin “bugünkü beşer ”den bahseden parçasını ikinci bölüm olarak alıyoruz. Burada şair, sevgilisine “bir ince taze kadın”, kendisine “eski bir budala” diyen “bugünkü beşer” hakkındaki düşüncelerini dile getiriyor.

Çoban Çeşmesi Şiir İncelemesi

Ahmet Haşim’in “Göl Saatleri” adlı kitabında “Serbest Müstezat Nazımları” bölümünde bulunur. O Belde şiiri, Ahmet Haşim’in ilk devresiyle son devresi arasında bir bağlantı olarak görüldüğünden dolayı orta devrede yer aldığı söylenilebilir. O Belde şiiri Tevfik Fikret’in Ömr-i Muhayyel şiiriyle benzerlikler gösterir. Dekor bakımından ise Cenap Şahabettin’in bazı şiirlerini hatırlatır. Fecriati’nin temsilcilerinden olan Ahmet Haşim, sembolizmden etkilenmiş ve şiirlerinde genellikle akşam, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, ormanlar gibi konulardan bahsetmiştir. Bu yazımızda Ahmet Haşimin O Belde şiirinin orijinalini, günümüz Türkçesi ile çevirisini görecek ve şiirin hem konu hem de dil ve anlatım yönünden incelemesini yapacağız. Parçaların birleşmesi tutarlı bir bütün meydana getiriyor. Şiir, aşamalı bir biçimde gelişerek belli bir amaca ulaşıyor. Sürece ve içeriğe göre ayarlanan ses düzenleri, tekrarlanan sözcükler ve dizeler, etkileyici bir müzik, ruhun dalgalanışına uygun bir ahenk doğuruyor. Kullanılan sıfatlar ve imgeler içeriği besleyen bir ortam yaratıyor. Şair, duygularını ve hayallerinin kendine özgü, başarılı bir üslupla yansıtıyor. Burada o belde kadınlarının ruhu önce kırgın akşamdan kalan menekşelere dönüşüyor, sonra durgunluk ve suskunluğu arayan bir hisle doluyor.

Düzyazı türünde verdiği eserler de başarılıdır. Şiirde dizelerin uzunluk ve kısalıkları da şiire musiki havası veriyor. 12 ayrı vezin kullanılan bu 59 mısralık şiirde, birbirini takip sırasına bakarak, şairin belirli aralıklarla tekrar ilkesine dikkat ettiğini görürüz. Bu da bize gösteriyor ki şair, şiirini yazarken serbestlik içinde belli bir düzen kurmuştur. Fonetik bakımından birbirine benzer yapıda kelime parçalarının ısrarla tekrarı da “O Belde”yi müzikal kılan vasıtalardan birisidir. Bunlar âdeta şiirin ilk kelimesi olan deniz-ler-den kelimesinin ses itibariyle parçalanarak bütün şiirin içine yayılması şeklinde görünüyor. Ünlü+n, ünlü+r olarak gösterebileceğimiz ses gruplan, mısraların içinde ve mısradan mısraa devam eden bir ahenk temin ediyor. Gerçekleri belirsizleştiren, hayal kurmaya uygun bir renktir. Gölge sıfatı da gerçeği silme arzusunu ifade eder. Hava ve kadınlar için kullanılan “ince” sıfatı da bu eğilimi gösterir.

O beldede akşam mavi, kırgın ve dalgındır; deniz durgun, sessiz ve hastadır. O belde de “ufk-ı şam” (akşam ufku), “âlâm-ı fikr” (düşünce acıları) gibi sıradan isim tamlamalarının yanında, bazı yeni isim tamlamaları da görülür. “Melal-i hasret ü gurbet” (özlem ve gurbet sıkıntısı) tamlaması şairin en ince ruh halini ifade eder. “Lerze-i istitâr-ı istiğnâ” (içe kapanma ve çekimserlik titremesi) tamlaması da şair tarafından bulunmuş yeni bir tamlamadır. “Bûy-i rûh” tamlaması şiirin en ilginç tamlamasıdır. Dizenin içinde “Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz / Topluyor bû-yi rûhunu gûyâ” ifadesi, tabiatla kadın arasındaki kaynaşmayı ifade ediyor.

“Nîlî sükût-ı istifhâm”(çividi soru sessizliği) tamlaması da şairin anlatımına güzel bir örnektir. “Nîlî” sıfatını şair, “istifham”a değil “sükût”a bağlıyor. “Ve bu akşam ki eyliyor tehziz / Bende evtar-ı hüznü ü ilhamı” Dizelerindeki tamlamalar da dikkat çekicidir. “Evtâr-ı hüzn ü ilhâm” (üzüntü ve esin telleri) tamlaması ile şair, içindeki duyguları, hüzün ve ilhamı bir musiki aleti gibi düşünüyor. Bu ifadede şair, kendisi ile tabiat arasındaki kaynaşmayı müzikal bir niteliğe büründürüyor.

{

Türkçe çevirisi

|}

O Belde’nin kadınlara ayrılan dizeleri görünüm tasvirine oranla daha fazladır. Bunun nedeni, şair için önemli olan manzara değil ruhtur. O belde, kadınların varlığı ile değer kazanan bir yerdir. O beldenin kadınları güzel, ince, saf ve leylî (geceye özgü) dir. Oradaki kadınlar gönüldeki acıları dindirmeyi bilir. Ayın hüznünün ışıksız alevi, sanki ellerine sığınmıştır. Orada “dalgın akşam”, “hasta deniz” ve “kadınlar” hepsi birbirine benzer. Şair,o mavi gölgeli beldeden ayrı kaldığını, sürgüne ve ayrılığa mahkûm bir yerde tutukluolduklarını söyler. Hayali bir mekân yaratan şair sonraki kısımda bu beldeyi ve bu beldede yaşayan kişileri tanımlar. Bu beldede mavi akşam, dingin deniz ruha huzur verir. Bu beldedeki kadınlar ince, saf, kalp acısını dindirmeyi bilen, gözlerinde hüzün olan kadınlardır ve bu kadınlar beldenin ruhunu temsil eder. Son kısmında ise şair umutsuzluğa kapılarak bu beldenin gerçekten var mı yok mu olduğu bilmediğini dile getirir bildiği tek gerçek kadın, akşam ve kendisinin var olduğudur.

“Ana baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar”ın kimler olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar, “Âdem ve zürriyeti, Nûh ve soyu, İbrâhim ve soyu, Hz. Muhammed ve soyu, genel anlamıyla anne baba ve çocuklar” şeklinde özetlenebilir. Taberî, gerekçelerini açıklayarak bizim de katıldığımız son mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 125). Bu bölümde şair, artık cüdâ kaldığı o beldeyi tasvir ediyor. Şiirin ağırlık merkezini teşkil eden bu tasvir başlıca iki unsurdan oluşuyor.

Sûre, adını ilk ayetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Mekke’de indirildirilen sure, 20 ayetten oluşur. Sure ismini ilk iki ayetinde geçen ve beldeler şehirler anlamına gelen el-beled kelimesinden alır. Bu surede el beled kelimesi ile Mekke şehri kastedilmektedir. Beled Suresi’nin Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı, mealini haberimizde bulabilirsiniz, dinleyip ezberleyebilirsiniz. Öztürk, Nurettin , Çağdaş Türk Edebiyatında Ütopya, İnönü Üniverbettilt güncel, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Elemlerine bir liman olan bu mavi deniz, MELALİ ANLAMAYAN NESLE AŞİNA DEĞİLİZ.

Leave a Reply

Your email address will not be published.